ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
her gece çadırımıza erkekler geliyordu
-
yemekte veriyorlar kismini anlamadigim haberin basligi. yemekte mi yoksa yemek dahi mi .s.s.s???
ismini vermeyeceğim o 4 kişi gol attık
-
isimleri açıklanmayan golcülerin
arif erdem
hakan şükür
okan buruk
emre belözoğlu
olduğu olay. beyler bu bilgi çok gizli deep web'in 11. katmanında buldum. lütfen halk öğrenmesin. kanzuk bu başlığı google'a kapa evladım.
zarf-fiil eklerinden sonra virgül kullanılmaz
-
bütün kalbimle desteklediğim kural.
bu kuralı öğrenmeden önce yaptığım yazım yanlışlarına bir örnek vermek isterim:
"edip, akbayram"
for whose advantage
-
kin'e göre daha bir thrashtir bu albüm, daha bir cıncınlıdır, pis metalciye göredir. ilginç de bir kaset kapağı ve kapak arkası var idi.
albümün de 2. şarkısı aynı zamanda.
corporate decisions made each day
affecting everyone
commercial growth is all that counts
not harming anymore
invade in trust, ideals unjust
hide your reality
invisible truth, enslaving youth
for useless vanity
they do not want to see
their own stupidity
unskilled hands work unashamed
out of necessity
incompetence and sickening greed
void of mentality
abolish choice, deal to the voice
dismiss it as a lie
you violate, claim to create
keep smiling when you die
they do not want to see
their own stupidity
for whose advantage anyway?
this reckless nature you display
is raping those who have to obey
undignified
undisciplined
undeserved
unashamed
unexplained
undisturbed
they do not want to see
their own stupidity
for whose advantage anyway?
this reckless nature you display
is raping those who have to obey
yeterince suyla güneş söndürülür mü
-
güzel bir soru.
burada sorun, güneşin parlama mekanizmasını dünyada bildiğimiz ateş ile kıyaslamaktan kaynaklanıyor. oysa güneşte ateş falan yoktur, bir şey "yanmaz"...
güneşi parlatan şey, çok büyük kütlesi nedeniyle merkez bölgesinde aşırı basınca maruz kalan hidrojen atomlarının birleşerek helyuma dönüşmesi, ve bu dönüşüm sırasında ısı oluşmasıdır. buna, nükleer füzyon deniliyor.
güneşi söndürmek için üzerine su atmak veya güneşi kaldırıp komple suya atmak onu söndürmez. aksine, üzerine boca ettiğiniz su da güneşin kütlesine eklenerek merkez bölgesindeki basıncı artırır ve güneşin daha parlak olmasını sağlar. ve dahi güneş, eklediğiniz o suyu da yakıt olarak kullanır.
özetle, güneşe su dökmekle ham petrol dökmek arasında fark yoktur, güneş her ikisini de büyük bir memnuniyetle yakıt olarak kullanacaktır.
buna karşın, güneşe yeterince (100 güneş kütlesi kadar) su dökerek kütlesini belli bir kritik eşiğe kadar yükseltirseniz, önünde sonunda bir süpernova patlaması ile yok olup gidecektir... ha evet, o zaman sönmüş olur... aynı şeyi güneşe yeterince benzin dökerek de yapabilirsiniz, farketmez
bir insanla ilişiği kesmek için yeter sebepler
-
karsiniza gecip baskalari hakkinda atip tutmasi ve arkasindan atip tuttugu kisilerle yuzunuze baka baka kanka olmasi.
sizin de arkanizdan atip tutuyordur kesin.
evrim teorisi
-
gen diye bir şey var. kanıtlanmış.
insanın geni var. kanıtlanmış.
evrim ağacında en yakın maymunun da geni var. kanıtlanmış.
insan ile maymunun genlerinin %98.7'si birbirine benziyor. kanıtlanmış.
uzak bir dalda bulunan hıyarın ya da muzun da genleri var. kanıtlanmış.
hıyarla ve muzla da genlerimizin %40-60 benzerliktr olduğu kanıtlanmış.
sana daha neyi kanıtlayalım bre cahil? illa zaman makinası yapıp maymunların olmadığı, sıçanların ağaç kavuklarına tırmandıkları zamanı mı gösterelim? kuşların dinozorlardan geldiğini, illa 65 milyon yılı kısa film olarak zaman makinası aracılığıyla çekip mi gösterelim? 3 milyon yıl önce modern insana benzeyen bir canlı olmadığını kemiklere ve kafatasına inanmıyorsan nasıl kanıtlayabiliriz ? sen bize bir fikir ver, sana öyle kanıtlayalım.
git zaman makinasını sen yap, sen bize göster güzel kardeşim. biraz da siz uğraşın, nasa'dan fazla bütçeni var. elinizde kılıçla şov yapacağınıza, fikirlerinizi somut şeylere dayandırın. bıktık size bunları tekrar tekrar anlatmaktan.
çoğunuz 4,5 milyar yılı sayıyla yazamayacak adamlarsınız hala burada kanıt istiyorsunuz.
git kendin araştır, science direct var. olmadı d & r'ın bilim köşesi var. al iki kitap oku. internet var, hödük hödük konuşacağına git iki şey oku.
onlarca kitap, makale okuyan insanların emeğini noşa çıkarmak için elinizde bir kitapla etrafta dolaşmanızdan bıktık.
davada avukatsız savunma yapmak
-
davayı açan savunma yapmaz. dava açılan yani davalı savunma yapar.
"ya ne önemi var bir kelime hatası yapmışız işte" diyecekseniz hiç de öyle değil. davalar tek kelimeyle kaybedilebiliyor. bence bu işe hiç girmeyin.
örnek: bir müşteri çalıştığım bankaya borcunu ödüyor ama bir şekilde sistemde ödeme görünmüyor. tekrar ödetiyorlar. ikinci defa ödediği tutarı iade almak üzere dava açıyor. dilekçesine parayı "defaatle" (tekrar tekrar) ödedim yazacağına "defaten" (tek seferde) ödedim yazıyor.
mahkemede hakim soruyor:
- borcun 5000 lira mıydı?
- evet.
- yani borcu kabul ediyorsun.
- evet.
- sen bu 5000 lirayı defaten mi ödedin?
- evet.
- tamam o zaman. davanın reddine...
edit1: çalıştığım değil, yıllar önce çalıştığım banka.
edit2: müşteri davayı kaybetti ancak yıl sonu kontrollerinde kayıp para bulundu. para iade edildi.
edit3: bence de sistem kötü. ama hukuk sistemleri genelde böyledir. mesela suits dizisinde de vardı. göçmen bir eleman forma "asylum" yazacağına "refugee" yazdığı için sınırdışı ediliyordu. çünkü hukuk sistemlerinde kelimeler önemlidir.
takip edilesi instagram sayfaları
-
iç mimari, dekorasyon, tasarım (ev ağırlıklı)
decor tips
my interior
4decoration
home polish
domino mag
a designer's mind
anewalldecor
theiconicspace
westelm
arch digest
arkpad
ballard designs
custom homes
hills interior
decor_dhome
design within reach
dwell magazine
dining and wining
elle decor
freshome
hall arquiteturae design
e luxuries homes
inspire me home decor
home adore
in and out decor
interiordesignideas
interior design _ ideas
home designing
interior to inspire
interioresdesigndecoracao
mega cribs
my house idea
interiorforalll
neybers
live life designed
steve cordony
kristy wicks
safevieh official
tres decor
joss & main
tasarım mimarı
naif tasarım
renkli profil
house beautiful
maison française türkiye
design.ir
parade craze
d.signers
veranda mag
design interior homes
traditional home
inspo decor
for decorations
design love fest
casavogue brasil
design selfies
luc design
design t offical
interior design & architecture
design and live
mimari; güzel mekanlar, mimari sketchler, maketler, mimarlık öğrencisi geyikleri
architizer
archilovers,
architecture fakültesi
arch more
architecture now
architecture hunter
architecture and design
mimarca
archi xxi
archi design home
arch daily
i architectures
architecture
building.ir
architecture dose
mega cribs
super architects
mimari fotoğrafçı
timber design arch
mimari harikalar
arcitecture sketch
boss homes
lükse ilginiz varsa; efsane manzaralar, lamborghiniler, pahalı evler, güzel mekanlar, ekstrem hayatlar,
time of luxury
millionaire lifestyle
world wide luxury
prestige living
the luxury life
only for luxury
my exterior
luxury homes
exclusive mansions
my hotels
simply maldives
luxury livings
fatih altaylı'nın boş konuşması
-
fosil diktatör kk'nın uşaklarına dert olmuş. ne oldu, pironuzu çok mu eleştiriyor demokratlar.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
bizim oğlanda iki sene önce ilkokula başladığında, okulunun koridorundaki satranç köşesinde akran öğrenmesi vesilesi ile bir satranç sevdası yeşerdi. her akşam eve başka bir arkadaşı ile yaptığı maçların hikayeleri gelmeye başladı. bir akşam biz de bir maç yaptık, ben tabi acımam affetmem bak diye önden göz korkutmak için " ortaokulda turnuvada üçüncü olmuştum*" dedim buna. sonra da maçta tokatladım zibidiyi. adam rocky balboa gibi, günden gün iyice kaptırdı kendini.
önce youtube'da satranç eğitim videoları izledi. bütün taşları, hamleleri, açılışları, terimleri öğrendi. ekran karşısında adeta kung-fu yüklenen neo gibiydi. bir süre sonra satranç uygulamalarına dadandı. evin içinde "vezir gambiti mi hint savunması mı daha estetik?" diye gezmeye başladı. (bkz: #87953133)
son seviyede artık kasparov'un, karpov'un, carlsen'in eski maçlarını seyretmeye başladı. "orada fil g5'e mi oynanır yeaa?" diye edepsiz yorumlarda bulunuyordu. iş artık 1851'de oynanan maçların hamlelerini ezberlemeye ulaştı. artık hemen her akşam maç yapıyorduk ve beni yeniyor ya da yenemese bile çok zorluyordu.
pandemi döneminde çocuklara sokağa çıkma yasağı başlayınca, daha önce yüz yüze satranç dersi aldığı bir satranç kulübünün başka bir eğitmeninden çevrimiçi eğitim almaya başladı. skype'taki derste önce öğretmenle tanıştılar. ardından öğretmen muhabbet açılsın diye sordu:
- ünlü oyunculardan kimseyi biliyor musun?
+ babam var.
- aaa kim ki?
+ bir kere turnuvada üçüncü olmuş.
var ya, işte o an, öğretmenin çaresizliğini falan boş ver, kasparov'un carlsen'in tüyleri nasıl ürpermiştir, anderssen ve kieseritzky aynı anda nasıl ters dönmüştür mezarlarında. lan sen bütün satranç külliyatını hatmet ama gelen ilk temel soruda bilal oğlan gibi "babacım" diye mırıldan. yok yani babacı da değil ibiş:
- deniz, ara tatilde ikimiz ankara'ya gidelim mi?
+ annem de gelsin ben onsuz yapamam çok özlerim.
- bak ya! siz ikiniz gidin o zaman bence.
+ ee valizleri kim taşıyacak??